Management Guide 2: Trout Logic (TR)
Troutlodge founder, Ed McLeary, is one of the very few individuals who revolutionized fish culture. Trout farming world-wide is different today from...
Alabalık Yönetim Rehberi:
Düzgün Kayıt Tutmanın Önemi
Bölüm 2
Alabalık besleme dünyası
Bölüm 2'yi sunar
Giriş
Troutlodge, tam 75 yıldır alabalık yetiştiriciliği ve genetiğinde yenilikçi olmaya devam ediyor. Küresel erişimimiz, dünyanın her yerinden alabalık üreticileri ve araştırmacılarıyla ortak olmamızı sağlıyor. Kârlı, başarılı bir çiftliği yönetmenin en önemli noktalarından biri olan, “Kayıt Tutma”nın önemini incelediğimiz Alabalık Yönetim Rehberi'nin 2. Serisini sizlerle buluşturmaktan mutluluk duyuyoruz. Doğru kayıt tutma, veri toplama ve izleme olmadan bilinçli iş kararları vermek imkansızdır. Alabalık Yönetim Rehberimizin bu sayısının diğer bölümlerinde de başka faydalı konular hakkında fikir edineceksiniz.
Bu bölüm aşağıdaki konulardan oluşmaktadır:
Kayıt Tutma
Bir çiftliğin verimliliğini ve performansını izlemek ve geliştirmek için yararlı olan kayıt türlerini keşfedin.
Kayıt Tutma
Önemli Ölçüm Kriterleri
-
SFR = Spesifik Yemleme Oranı (Specific Feed Rate)
-
Biomas kilogramı başına günlük kaç kg yem veriliyor?
-
FCR = Yem Dönüşüm Oranı (Feed Conversion Rate)
-
Verilen yem miktarı, balık ağırlığına kadar iyi dönüşüyor?
-
SGR = Spesifik Büyüme Oranı (Specific Growth Rate)
-
Balığın günde aldığı ağırlık kazancı yüzdesi ne kadar?
Bu bölüm, bir çiftliğin verimliliğini/performansını izlemek ve geliştirmek için yararlı olan kayıt türlerini kapsar. Her çiftliğin kendine özgü zorlukları ve kaynakları olsa da, burada açıklanan veri kayıt sistemi, herhangi bir çiftliğin veri seti için güçlü bir temel sağlamalıdır. Veri kaynağı türleri birkaç kategoriye ayrılabilir:
- Girdiler
- Transferler
- Çıktılar
- Performans
- Çevresel veriler
Girdiler
Girdiler, üretim sürecine yönlendirilen kaynaklar olarak tanımlanır. Su ürünleri yetiştiriciliği bağlamında, birincil girdiler stok (yumurta/balık sayısı, ortalama ağırlık ve ilgili biomas), yem ve kullanılan kimyasallardır.
Girdiler - Stok (Balık)
Yumurtalar (veya balıklar) çiftliğe ilk geldiğinde, üretim döngüsü boyunca stokla ilişkilendirilecek bir girdi kodu oluşturulmalıdır. Bir girdi kodu, “tedarikçi – teslim alma tarihi – kuluçka makinesi/yetiştirme ünitesi” gibi bir formatta, yumurta veya balığın menşei hakkında mümkün olduğunca fazla bilgi içermelidir. Yetiştirilen balığın türü veya çeşidi gibi ek bilgiler de toplanmalı ve daha sonra başvurma ihtimali üzerine girdi koduna eklenmeli veya girdinin yanına not edilmelidir. Tesisinize giren her yumurta veya yavru partiye ayrı bir girdi kodu atanmalı, viral bir patojenle karşılaşmış olabilecek ve izole etmeniz gereken bir balık grubu, üretim veya depolama kusurları olan bir yemle yemlenen balıklar veya belirli bir tıbbi tedavi alan balıklar, bu atanan kodun yanına not alınmalıdır.
Girdiler - Yem
Yemler, üreticiden çiftliğe ilk geldiğinde, aşağıdaki bilgiler kaydedilmelidir:
- Yem çeşidi (en iyisi eğer var ise üretici tarafından verilen ürün kodunu not etmektir)
- Geliş tarihi
- Yem miktarı
- İlgili lot numaraları (kimi zaman aynı yükleme ile hatta aynı yem çeşidinden birden farklı lot numarası olabilir)
Bir gruba yem verilirken, kullanılan yemin miktarı, türü ve parti numarası her yetiştirme ünitesi adına kaydedilmelidir. Bu bilgilerin kaydedilmesi, günlük yemleme oranlarının (balık vücut ağırlığının %'si olarak) ve yem dönüşüm oranlarının (FCR) hesaplanmasının yanı sıra uygun envanter yönetimi ve yem izlenebilirliğini sağlar.
Ekonomik FCR (EFCR) aşağıdaki şekilde hesaplanan ve çok kullanılan bir ölçüttür:
EFCR = (Kullanılan yem miktarı) ÷ (Final Biomas – Başlangıç Biomas) veya (Kullanılan yem miktarı) ÷ (Başlangıçtan sona kadarki toplam biomas farkı)
EFCR pek çok faktöre göre değişkenlik gösterir:
- Balık türü
- Yem cinsi ve kalitesi
- Balığın yaşam dönemi
- Hayatta kalma oranı ve ölümlerin zamanlaması
Stokta, yemle ilgili olduğundan şüphelenilen herhangi bir sağlık sorunu ortaya çıkarsa, bu stok için tam olarak hangi yem partisinin kullanıldığının bir kaydının olması, üreticinin üretim ve depolama süreci ve taşıma koşulları ile ilgili geri izleme yapabilmesini sağlar.
Tek bir günlük veya birkaç aylık besleme kayıtları oluşturulabilir. Birden fazla günlük besleme kaydına izin veren bir formatın kullanılması, bir gözden geçirenin yem alımındaki (yukarı veya aşağı doğru) herhangi bir trendi görmesine izin verme avantajına sahiptir. Bir çiftlikte kullanılan yem türlerinin ve miktarlarının takip edilmesi, gelecekte yem siparişi verilmesine, FCR gibi performans göstergelerinin analizine ve envanter yönetimine yardımcı olacaktır.
Girdiler - Kimyasallar
Alabalık üretiminde, hormon takviyesinden parazit gidermeye kadar değişen amaçlarla kullanılan çeşitli kimyasallar vardır. Bir kimyasalı uygularken veya kullanırken, aşağıdaki bilgiler kaydedilmelidir (kimyasalın yasal kullanımını izlemekten sorumlu yönetim organı/kuruluş tarafından istenen diğer bilgilerle birlikte):
- Kullanılan kimyasalın adı
- Kullanılan kimyasalın miktarı
- Kullanım amacı
- Kullanıldığı tarih
- Kullanım konsantrasyonu ve kullanım süresi
- Kimyasalın uygulandığı balık stoğu (giriş kodu, lot numarası veya bireysel kimlik etiketi) ve stoğun o esnada hangi yetiştirme ünitesinde olduğu
Transferler
Transfer kayıtları, stok (balık), yem veya diğer üretim girdilerinin bir konumdan diğerine hareketiyle ilgilidir. Balıklar, yem, tıbbi ürünler veya diğer tüketim girdilerinin transferleri, ilk konumu, varış yeri ve transfer edilen miktarın listelendiği bir sayfa oluşturularak basitçe kaydedilebilir. Stokları bir birimden diğerine aktarmak biraz daha karmaşıktır ve aşağıdaki bilgilerin kaydedilmesini gerektirir:
- Grup adı veya lot numarası
- Transfer tarihi
- Balık ortalama ağırlığı
- Transfer edilen balık adedi
- Transfer edilen toplam biomas açıkça belirtilmelidir
Çıktılar
Bir balık çiftliğinin çıktıları çoğunlukla ölümler, itlaflar, satış veya hasat şeklinde çiftlik canlı toplam kütlesinden çıkan biyokütle olarak sınıflandırılabilir. Mortaliteyi kaydederken, yetiştirme ünitesi başına belirli bir tarihte veya tarih aralığında kaç balığın öldüğünü gösteren basit bir tablo uygundur. Herhangi bir itlaf var ise, itlaf edilen balıkların ortalama ağırlığı, sayısı ve toplam biyokütlesi ile kaydedilmelidir. Hassas kayıt tutan çiftlikler ayrıca itlaf özetlerine bu balıkların neden itlaf edildiğine (deformite türü, kötü durum faktörü, vb.) göre bir döküm de dahil ederler.
Satışlar ve hasatlar, çiftliğe nakit girişini temsil ettikleri ve gelecekte üretim kararlarına rehberlik edecek önemli ölçütleri tahmin etmek için kullanılacakları için iyi hesaplanmalıdır. Ortalama ağırlık, balık sayısı ve satılan/hasat edilen biyokütle gibi standart verilere ek olarak, adet veya ağırlık (tercih edilen birimi, adet veya kilogram olarak) başına fiyat kaydedilmelidir. Biyokütle, ortalama ağırlık ve hasat edilen veya satılan popülasyonun kaydını tutmak, birkaç önemli üretim rakamının daha sonraki bir tarihte hesaplanmasına yardımcı olacaktır: FCR, SGR, hayatta kalma, ortalama fiyat ve nihai olarak belirli bir adet veya kilogram, hasat edilen ürün maliyeti gibi. Belirli bir ünitedeki tüm stoğu tamamıyla bitmemiş herhangi bir hasat, kalan popülasyondaki balık sayısı ve biyokütlenin ayarlanmasıyla sonuçlanmalıdır, yani bu birime daha az yem sağlanacaktır.
Sıcaklık (°C) |
Ağırlık (gram)
0.12
|
Ağırlık (gram) 0.5
|
Ağırlık (gram)
1
|
Ağırlık (gram)
2.5
|
Ağırlık (gram)
5
|
Ağırlık (gram)
10
|
Ağırlık (gram)
15
|
Ağırlık (gram)
20
|
Ağırlık (gram)
30
|
Ağırlık (gram)
40
|
Ağırlık (gram)
50
|
Ağırlık (gram)
60
|
Ağırlık (gram)
80
|
Ağırlık (gram)
100
|
7°C
|
2.70 |
2.45 |
2.10 |
2.24 |
2.16 |
2.21 |
1.98 |
1.86 |
1.62 |
1.47 |
1.32 |
1.30 |
1.30 |
1.30 |
8°C |
3.12 |
2.82 |
2.40 |
2.54 |
2.40 |
2.52 |
2.34 |
2.19 |
1.89 |
1.68 |
1.47 |
1.40 |
1.40 |
1.40 |
9°C |
3.48 |
3.16 |
2.70 |
2.86 |
2.72 |
2.84 |
2.61 |
2.43 |
2.07 |
1.86 |
1.65 |
1.60 |
1.60 |
1.60 |
10°C |
3.90 |
3.53 |
3.00 |
3.19 |
3.04 |
3.15 |
2.88 |
2.70 |
2.34 |
2.10 |
1.86 |
1.80 |
1.80 |
1.80 |
11°C |
4.32 |
3.90 |
3.30 |
3.51 |
3.36 |
3.47 |
3.15 |
2.97 |
2.61 |
2.34 |
2.07 |
2.00 |
2.00 |
2.00 |
12°C |
4.68 |
4.21 |
3.54 |
3.79 |
3.68 |
3.78 |
3.42 |
3.21 |
2.79 |
2.52 |
2.25 |
2.20 |
2.20 |
2.20 |
13°C |
5.10 |
4.61 |
3.90 |
4.13 |
3.92 |
4.10 |
3.78 |
3.54 |
3.06 |
2.73 |
2.40 |
2.30 |
2.30 |
2.30 |
14°C |
5.46 |
4.92 |
4.14 |
4.41 |
4.24 |
4.41 |
4.05 |
3.78 |
3.24 |
2.91 |
2.58 |
2.50 |
2.50 |
2.50 |
15°C |
5.88 |
5.31 |
4.50 |
4.78 |
4.56 |
4.73 |
4.32 |
4.05 |
3.51 |
3.15 |
2.79 |
2.70 |
2.70 |
2.70 |
16°C |
6.18 |
5.59 |
4.74 |
5.06 |
4.88 |
5.04 |
4.59 |
4.32 |
3.78 |
3.39 |
3.00 |
2.90 |
2.90 |
2.90 |
17°C |
6.60 |
5.98 |
5.10 |
5.43 |
5.20 |
5.36 |
4.86 |
4.56 |
3.96 |
3.57 |
3.18 |
3.10 |
3.10 |
3.10 |
18°C |
6.60 |
5.98 |
5.10 |
5.43 |
5.20 |
5.36 |
4.86 |
4.56 |
3.96 |
3.57 |
3.18 |
3.10 |
3.10 |
3.10 |
Tablo 1. SFR tablo örneği (Not: bu değerler yüzde değerleridir)
Pratik Senaryo
13 derece suda, içinde ortalama 30 gr ve 20.000 balık bulunan bir tank için günde ne kadar yem vermelisiniz?
- SFR tablosuna bakarsak, 30 gr balık ve 13 derece su sıcaklığı bize %3.06 değerini gösterir.
- Toplam biomas: 20,000 balık x 30 gr = 600,000 gr = 600 kg.
- SFR, %3.06 ise , günlük yem miktarı (3.06/100) x 600 kg = 18.36 kg yem eder.
Hesapladığınız yem oranı güvenli seviyeleri aşarsa, ya tanktaki bioması azaltmanız ya da besleme oranını düşürmeniz (büyüme beklentilerinizi düşürmeniz) gerekir.
Ekonomik FCR: pratik senaryo
- İçinde toplam 100 kg biomas olan bir tankımız olduğunu farzedelim.
- Tüm ay boyunca 100 kg yem verdiğimizi düşünelm.
- Final biomas 185 kg ise, Ekonomik FCR nedir?
- EFCR = 100 ÷ (185-100) = 1.18
Bu demek oluyor ki, her 1 kg biomas artışı için 1.18 kg yeme ihtiyaç duyulmaktadır.
Performans
Her çiftliğin diğerlerinden farklı olarak daha yakından izlediği göstergeler olsa da, tüm çiftlikler için ortak olan, aylık ve yıllık olarak dikkate alınması gereken birkaç gösterge vardır. Yem dönüşüm oranı (FCR), belirli bir kilogram veya başka bir ağırlık/kütle birimini üretmek için ne kadar yem gerektiğini tanımlayan bir ölçümdür. İki ana FCR hesaplama türü vardır: Ekonomik FCR ve Biyolojik FCR. Ekonomik FCR, toplam yem kullanımını bir grubun mevcut biyokütlesine bölerken, Biyolojik FCR, toplam yem kullanımını mevcut biyokütleye ve ölüm, kaçış veya itlaf nedeniyle kaybedilenlerin göz önüne alındığı biyokütleye böler.
Spesifik büyüme oranı (SGR), belirli bir süre boyunca bir popülasyondaki ortalama bireyin yüzdesel olarak kilo artışını gösterir. Tipik olarak, bu yüzde kazancı gün bazında değerlendirilir ve SGR günler, haftalar, aylar veya tercih edilen diğer herhangi bir zaman dilimi üzerinden değerlendirilebilir. Bir kişinin kendi çiftliğinde veya diğer çiftliklerin performanslarıyla kıyaslama yaparken SGR'yi izlemek önemlidir. Bu karşılaştırmayı yapmak, üreticinin, stoğunun düşük performans gösterip göstermediğini ve eğer öyleyse, stoğunu hedefine ulaştırmak için üretim süreçlerinde ne gibi değişiklikler yapılabileceğini belirlemesine olanak tanır.
Spesifik Büyüme Oranı (SGR)
- Spesifik Büyüme Oranı, bir balığın belirli bir zaman diliminde (genellikle bir gün) vücut ağırlığının yüzde kaçını kazandığını gösteren bir ölçümdür.
Bu, bireyin bir günde kazandığı gerçek ağırlığı (günde 2g, günde 10g vb.) söyleyen Mutlak Büyüme Oranı ile aynı değildir.
- Bir balık, günün başlangıcında 100 gr, ertesi sabah ise 102 gr ise:
Spesifik Büyüme Oranı = (102 – 100) ÷ 100 = 0,02 veya 2,0%
Mutlak Büyüme Oranı = (102 – 100) ÷ 1 gün = 2 gr/gün
Spesifik Büyüme Oranı: Birden Fazla Gün
Birden fazla günü düşündüğünüzde SGR daha karmaşık hale gelir ve formül şöyle olur:
SGR = Ln(Son Ağırlık÷ İlk Ağırlık) x (100 ÷ gün sayısı)
“Ln” Doğal Logaritma anlamına gelir. Bu, telefon hesap makinelerinde ve Excel'de yapılabilen yaygın bir işlemdir.
SGR: pratik senaryo
Diyelim ki bir tank balık 30 günde ortalama 100 gramdan 150 grama çıktı. SGR nedir?
- SGR = ln (150÷100) x (100÷30) = (0,4055) x (3,333) = 1,35
- Bu değeri hesaplama, stoğunuzun beklentinize göre ne kadar hızlı büyüdüğünü belirlemenizi sağlar.
- Farklı besleme uygulamaları denenerek bu işlem yapılırsa denemelerinizin sonucunu çok daha bilimsel olarak görebilirsiniz.
SGR, SFR ve FCR arasındaki ilişki
SGR = SFR ÷ FCR
Bu kadar basit. Pratikte bu, ya daha fazla besleyerek ya da daha verimli beslenerek büyüme hızını artırabileceğiniz anlamına geliyor.
- Dikkat! Bir türün daha fazla yemesi, daha verimli oldukları anlamına gelmez.
- Hangi türün veya tedarikçinin kullanılacağını değerlendirirken hem SFR'yi hem de FCR'yi göz önünde bulundurun. Birisi size kendi türünün diğerlerinden ne kadar daha fazla yiyeceğine ilişkin verileri gösterirse, size FCR ile ilgili bilgileri de gösterdiğinden emin olun.
SGR harika bir ölçüttür, çünkü hem SFR hem de FCR'yi içerir.
Başka bir gösterge olan hayatta kalma oranı, orjinal girdi stoğundan hayatta kalan balıkların yüzdesini gösterir. Bir üretici, hayatta kalmanın en büyük zorluklarının hangi aşamada (tipik olarak üretimin ilk aşamalarında) meydana geldiğini belirlemek için bir popülasyonun tüm yaşamı boyunca hayatta kalmayı izlemelidir, böylece üretim sürecinde değişiklik yapıldığında, bu değişikliğin olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğunu belirleyebilirler.
Çevresel Veriler
Balıkların büyüdüğü ortamın balık performansı üzerinde muazzam bir etkisi vardır. Her üretim sahası farklı olsa da ve bazı parametreleri diğerlerinden daha yakından izlenmesi gerekiyor olsa da, tüm su ürünleri üretimi için ortak ve ilgili olan çeşitli çevresel ölçütler vardır. Sıcaklık ve çözünmüş oksijen seviyeleri, belirli bir popülasyonun başarısı üzerinde en büyük etkiye sahip olduklarından, çevresel izlemede gerekliliğin ilk başlarında yer alır. Zaman içindeki değişiklikleri takip edebilmek ve çevresel koşullar elverişsiz hale geldiğinde üretim süreçlerini uyarlayabilmek için bu rakamların her biri için günlük kayıtlar basit bir tabloda tutulmalıdır. İzlenecek diğer birkaç parametre şunları içerir:
- Çözünmüş gaz seviyeleri
- Sıcaklık
- pH
- Amonyak
- Nitrit ve Nitrat
- Tuzluluk
Şekil 1: Amonyak/Amonyum oranı ile pH arasındaki ilişki
Şekil 2. Balıklar tarafından suya salınan amonyağın reaksiyonu
Sonuç
Kayıt tutma genellikle bir çiftlikte yapılması daha sıradan faaliyetlerden biri olsa da, bir üretim işleminin kısa ve uzun vadeli başarısı için son derece önemlidir. Doğru kayıt tutma, istenen sonuçları elde etmek için operasyonların nasıl iyileştirilebileceği konusunda fikir vererek, işletmenin üretkenliğinin anlaşılmasını sağlar. Özenli kayıt tutma, yalnızca bir operasyonun ekonomik sağlığını korumakla kalmaz, aynı zamanda sorumlu olduğu balıkların genel sağlığını da korur. Kayıtları tutmak ve izlemek, her şeyi ve herkesi sağlıklı, mutlu ve başarılı tutmak için üretim sorunlarının ortaya çıkmadan önce teşhis edilmesine yardımcı olur.
Büyütme Sistemleri
Yetiştiricilerin, bölgelerindeki doğal şartlara ve yasal mevzuata göre kullanabilecekleri büyütme sistemlerini ve kategorilerini öğrenin.
Büyütme Sistemleri
Kullanılabilecek kaynaklar, çevre ve düzenleyici yönetmeliklerle birlikte karar verilen büyütme sistem tasarımları için çok sayıda seçenek vardır. Genel olarak, alabalık büyütme sistemleri aşağıdaki kategorilerde gruplandırılabilir:
- Akışlı sistemler
- Kaplı devre sistemleri (RAS)
- Toprak havuz sistemleri
- Kafes sistemleri
Akışlı sistemler
Akışlı sistemler, ya bir su kaynağından pompalama yoluyla ya da doğal olarak akan yüzey sularının toplanması, suyun yakalanması ve bu suyun yetiştirme ünitelerine tek bir yönde olacak şekilde ulaştırılmasıyla tanımlamabilir. Bir üretim sisteminden su geçişi sırasında su kalitesi doğal olarak azaldığından, çözünmüş gaz ve balık metabolit konsantrasyonlarının kritik parametrelerini iyileştirmek için çökeltme havuzları ve bazı durumlarda mekanik filtrasyon gibi yöntemler kullanılır. Akışlı sistemler, sürekli olarak sisteme akan bol miktarda tatlı suya güvenerek daha az miktarda su kalitesi iyileştirme önlemleri gerektirir ve suyun yeniden saflaştırılmasını gerektirmez. Akış sistemleri genellikle göreceli basitlikleri nedeniyle yönetilmesi en kolay sistemlerdir ve yalnızca altyapının korunmasını ve herhangi bir ızgara veya girişin akışı engelleyebilecek kalıntılardan arındırılmış tutulmasını gerektirir.
Şekil 1. Yer çekimi kullanılarak veya pompalanarak su kullanımı (Lekang, 2007, pg296)
Tarihsel olarak akış sistemleri, daha kolay yönetim ve hasat için daha düzenli şekilli (yuvarlak yollar, dairesel tanklar, vb.) yetiştirme birimlerine doğru ilerleyen toprak yapılar olarak başladı. Yetiştirme biriminin yapısal şekli, yerel topografya, mevcut su kaynakları ve inşaatta kullanılacak mazleme gibi faktörlere bağlı olabilir.
Dikdörtgen beton havuzlar, göreceli yönetim kolaylığı nedeniyle ABD'de ve başka yerlerde popüler bir tasarım seçimi olmuştur. Bu tasarımda, bir ana kanaldan gelen su, en küçük balık için belirlenmiş bir dizi ilk kullanım havuzu arasında eşit olarak dağıtılır. Su, havuz boyunca hareket ettikçe, çözünmüş oksijen seviyeleri azalır ve metabolit/dışkı konsantrasyonları artar, su kalitesini düşürür ve stoğun çoğunun havuzun üst kısımdaki üçte ikisini işgal etmesine neden olur. Çoğu durumda, kanalda oluşan atıkların oturması ve nihai olarak uzaklaştırılması için hareketsiz bir bölge oluşturmak için tahliye ızgarası, havuzun gerçek ucunun çok ilerisine ayarlanır. Su bir havuzdan diğerine geçerken, sonraki havuzlar için üretken kapasiteyi yeniden kazanmak için bir miktar su kalitesi iyileştirmesi uygulanır. Yaygın ve basit bir su kalitesi iyileştirme yöntemi, suyun bir sonraki havuz serisine basamaklar şeklinde ulaşmasını sağlamaktır. Suyu doğrudan akıtma, hava kabarcıklarını alıcı havuzda daha derine sürükleyerek daha yüksek basınçta oksijen infüzyonuna izin verirken, alıcı havuza girmeden önce suyu daha geniş bir alana yaymak için bir sıçrama plakasının takılması oksijenlenmeyi daha da kolaylaştıracaktır. Bu durumdasu damlacıkları, zararlı gazların atmosfere daha fazla yayılmasına ve alıcı suya oksijen infüzyonuna izin verir. Sular, üretken kapasiteleri artık yeterince iyileştirilemeyecek duruma gelene kadar sonraki havuz serileri aracılığıyla bu şekilde kullanılabilir ve yeniden doldurulabilir, bu noktada bir alıcı suya deşarj edilmeden önce işleme tabi tutulur (biyoatıkların çökeltilmesi, yeniden oksijenlendirme, vb.)
Akışlı sistemlerin başlıca avantajları, balık stoklarını kolaylıkla görüntüleme, yönetme ve hasat etme imkanıdır. Kafes sistemleri veya toprak havuzların aksine balıklar hastalık belirtileri, davranış anormallikleri ve iştah düzeyi açısından rahatlıkla gözlemlenir. Klinik hastalık belirtileri mevcutsa, üretim ekibi bunları hızlı bir şekilde tespit edebilir ve stoğu iyileştirme sürecine başlayabilir.
Günümüzün kapalıdevre sistemlerinde daha popüler olmalarına rağmen, yerel koşullar izin verirse veya gerektiriyorsa dairesel tanklar da bu tip akışlı sistemlere dahil edilebilir. Dairesel tanklar, dikdörtgen havuzlarla kıyaslandığında aynı yönetim avantajlarının çoğuna sahiptir (stok gözlemleme, sağlıksal uygulamalar ve hasat kolaylığı). Bunun yanısıra dairesel tanklar, kendi kendini temizleme özellikleri ve su kalitesi homojenliği anlamında daha avantajlıdırlar. Akan su tipik olarak tank duvarına paralel olarak verilir, su tank içinde hareket ettikçe bir dönme etkisi yaratmaya yardımcı olur ve atıkları zamanla merkez drenaja doğru toplar. Su tankta dönerken, giriş suyuyla karışacak, balığın ünite boyunca daha eşit bir şekilde yayılmasını sağlayacaktır.
Kapalıdevre sistemler (RAS)
Kapalıdevre yetiştiricilik sistemleri, herhangi bir atık suyun çevreye deşarjını önlemek ve sürekli su pompalama maliyetini azaltmak için üretim sürecinde mümkün olduğu kadar çok suyu yeniden kullanmak amacıyla kulanılmaktadır. Bunu başarmak için tesiste kullanılan su, biyoatıkları uzaklaştırmak, patojenleri yok etmek, karbondioksiti uzaklaştırmak, çözünmüş oksijen eklemek ve herhangi bir toksik çözünmüş metaboliti saflaştırmak için ünitelerdeki kullanımlar arasında filtrelenmeli ve arıtılmalıdır. Sonraki birkaç bölüm, kapalı sistemlerde su arıtmaya yönelik hangi teknolojilerin uygulandığını detaylandıracaktır
Şekil 2. Kapalı devre sistemlerde suyun tekrar kullanımı
Akuakültür üretim sistemlerinde oluşan partiküllerin büyüklükleri farklılık gösterir, bu nedenle bu partikülleri ayırmak için farklı yöntemler kullanılır. Kaba, yoğun partiküller, suyun fiziksel manipülasyonu (radyal akış ile ayırma, girdap yoluyla ayırma, çökeltme havuzları vs) veya mekanik filtreleme (tambur filtresi, parabolik elekler, kum filtre vs) yoluyla sistemden etkin bir şekilde uzaklaştırılabilir. Hangi sistemin en uygun olduğunun seçimi, sahaya özgü hususlar göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.
Kaba atık giderme işlemi gerçekleştirildiğinde, ultraviyole (UV) sterilizasyonu yapılabilir. UV sterilizatörleri, suda bulunan patojenleri öldürmek için bir boru tesisatından geçerken suya yönlendirilen yoğun, sürekli ultraviyole ışık kaynağı olarak kullanır. Sudaki herhangi bir bulanıklık, UV dalgalarının tüm su hacmine nüfuz etmesini sınırlayarak UV sterilizasyonu için harcanan çabayı boşa çıkaracağından, bu teknolojinin yalnızca kaba katılar sudan çıkarıldıktan sonra kullanılması tavsiye edilir.
UV sterilizasyonunun ardından, amonyak (NH3/NH4) ve nitrit (NO2) gibi çözünmüş metabolitlerin nitrifikasyon yoluyla sudaki çok daha az toksik nitrojen formu olan nitrata (NO3) dönüştürülmesi gerekir. Biyofiltrasyon, bu geçişi gerçekleştirmek için kullanılan yaygın bir tekniktir; burada nitrifikasyon bakterileri, içinden suyun sürekli olarak geçtiği aerobik bir ortama yetiştirilir. Arıtma gerektiren su miktarı ve nitrojen yükü, biyofiltrenin uygun boyutunu belirleyecektir.
Atık sudan toksik metabolitler ayrıldıktan sonra, sistemde kalabilecek karbondioksit ve çözünmüş nitrojen gibi kalan zararlı çözünmüş gazlar uzaklaştırılmalı ve oksijen eklenmelidir. Suyu çözünmüş gazlardan ayırma teknikleri, tipik olarak, difüzyona izin vermek için içinden suyun düştüğü ortamla dolu bir kolonun tepesine pompalamayı içerir. Aynı difüzyon etkisi, suyun çalkalanmasına ve dolayısıyla su-hava karışımında bir artışa neden olan herhangi başka bir yolla da üretilebilir.
Kapalı (Toprak) havuz sistemleri
Kapalı havuz sistemleri, sabit giriş ve çıkış suyu olmayan ve su arıtma sistemi bulunmayan sistemlerdir. Kapalı havuz sistemleri doğada hemen hemen her zaman topraklıdır ve tipik olarak diğer üretim sistemlerinden daha büyük bir su yüzey alanına sahiptir. Bu sistemler, erken beslenme fırsatları sağlamaktan yavrulara/genç bireylere gün boyunca fitoplanktonun suyu oksijenlendirmesini sağlamaya kadar birçok yönden su kütlesinin doğal üretkenliğine dayanır. Kapalı havuz sistemleri, devirdaim sistemlerine göre daha az yoğun yönetime ihtiyaç duyar, ancak yine de koşulları dengede tutmak için yetiştiricinin titizliğini gerektirir (çoğunlukla gece saatlerinde).
Verimli bir toprak havuz sistemi kurmanın temel gerekliliği, istikrarlı, yönetilen bir plankton popülasyonunun yetiştirilmesidir (erken yetiştirme sırasında zooplankton ve tüm aşamalarda fitoplankton). İyi yönetilen bir fitoplankton popülasyonu oluşturarak, su, geceleri bu oksijeni aşırı tüketmezken, güneşli saatlerde güçlü çözünmüş oksijen seviyelerini koruyacaktır. Toprak havuz sistemi yetiştiricileri, düşük oksijenli gece boyunca, çeşitli çark tasarımları veya basınçlı hava difüzerleri gibi çeşitli havalandırma teknolojilerine güvenirler. Bu sistemlerde tipik olarak yüksek alg popülasyonları nedeniyle, stok gözlemi son derece sınırlıdır. Hastalık olayları tipik olarak sadece beslenme durduğunda, ölümler yüzeyde göründüğünde veya balık davranışı dramatik bir şekilde değiştiğinde fark edilir. Stokları etkili bir şekilde gözlemlemedeki bu yetersizlik, balık sağlığı yönetimi için büyük bir zorluk teşkil eder ve bu sistemlerin tipik olarak geniş yüzey alanı nedeniyle, bir hastalık erken teşhis edilse bile çoğu durumda yüksek ekonomik zarar verebilme ihtimalinden dolayı fazla tercih edilmeyen bir sistemdir. Bu zorluklara rağmen, kapalı havuz sistemleri üreticiye çeşitli avantajlar sunabilmektedir. Dengeli havuzlarda, su kalitesi yönetiminin ve zooplankton yem girdisinin çoğu doğal süreçlerle halledilir, yani bir yetiştiricinin yalnızca çevresel koşulları izlemesi ve işi doğanın yapmasına izin vermesi yeterlidir. Bu birimlerin genel olarak daha büyük boyutu, yetiştiricilere, aradaki ölüm kayıplarını göz önünde bulundurarak, hasat etmeyi planladıkları sayıya eşdeğer sayıda yavru ile stoklama imkanı sunar. Yuvarlanma yolları, tanklar ve diğer sistemlere sahip yetiştiriciler, alandan tasarruf etmek için büyüdükçe stoklarını bölmek ve farklı yetiştirme birimlerine aktarmak zorunda kalırken, toprak havuz yetiştiricileri, hasat için stok yaparak ve hasat edilen kilogram başına insan gücü çabalarını azaltarak tasarruf edebilirler.
Kafes Sistemleri
Dünyadaki en büyük, en gelişmiş ve en popüler sistem olan kafes sistemi, stokların gereksinimlerine uygun açık veya kıyıya yakın sularda bulunan ağ kafes kafeslerde yetiştirilmesidir. Kafeslerde kullanılan ağlar suyun yer değiştirmesi için açık su kütlesinin doğal akışını kullanma fırsatı sunar ve yer seçimi iyi yapıldığı sürece, yetiştiriciler, RAS ve toprak havuz sistemi yetiştiricilerinin yapmak zorunda kaldıkları su kalitesini arttırma veya sürekli izleme çabası olmaksızın sürekli olarak iyi su kalitesinden yararlanabilirler. Sahaların uygun şekilde seçilmesi koşuluyla, kafes sistemi üreticileri, üretim için çok büyük kafesleri kullanma olanağından faydalanarak, pahalı toprak işleri veya diğer altyapıları yapmak zorunda kalmadan bir çiftliğin üretim kapasitesini arttırabilirler. Kafes üretim operasyonunun verimliliği ve başarısında doğru yer seçimi çok önemlidir. Yetiştiriciler genellikle derin, öngörülebilir ve dengeli su akıntısı modellerini koruyan ve sahaya yem ve personelin ve ayrıca sahadan hasat edilen balığın taşınmasına izin vermek için kıyıdan kolay erişim sunan sahaları seçerler. Su kütlesinin derinliği kafesler için önemlidir, çünkü dışkı yetiştirilen stoğun çok altında birikecektir ve kafeslerin altında kayda değer bir akım meydana gelirse dışkı, tabanın geniş bir alanına çökelecektir ve kafeslerin hemen altında anoksik bir organik malzeme yığınının gelişmesine yol açabilecek alan konsantre dışkı birikmesini önleyecektir. Genellikle deniz ortamlarındaki gelgit hareketinin ve tatlı su kütlelerindeki akıntı modellerinin bir sonucu olarak, sahada kayda değer bir öngörülebilir akım seviyesi, kafes içinde sürekli bir su değişimi sağlar.
Stok Yoğunluğu
Stoklama yoğunluğu, düşük veya yüksek olmasına göre üreticilerin içinde bulundukları göreceli risk seviyelerini göstermesi açısından son derece önemli bir ölçüm kriteridir.
Stok Yoğunluğu
Stok yoğunluğu, üreticiler tarafından bir üretim birimindeki biomas oranını toplam tank, havuz veya kafes hacmine göre ilişkilendirmek için sıklıkla kullanılan bir ölçüdür. Genellikle "Yoğunluk" olarak adlandırılan bu kriter, düşük yoğunluk genellikle daha düşük risk, yüksek yoğunluk ise riskli bir durumu temsil ettiğinden bir üreticiye göreceli risk seviyelerini ve bir stokun üretim verimliliğine işaret edebilir. Bu şekilde stoklama yoğunluğu ile ilgili olarak, üreticinin mortalite, düşük büyüme oranlarından ve zaman içinde iyi üretim performansının önündeki diğer engellerden kaçınmak için üretim birimlerini uygun şekilde stoklamasına olanak tanır.
Stok yoğunluğunu ifade etmenin yaygın bir yolu, metreküp yetiştirme alanı başına kilogram biomastır. Örneğin, 10 metreküplük bir birim 100 kg biomas içeriyorsa, stoklama yoğunluğu 10 metreküp için 100 kilogram = 10 kg/m3 olacaktır. Her bir üretim ortamı türü, çeşitli faktörlere bağlı olarak, her yetiştirme ünitesinde maksimum güvenli yoğunluk için farklı sınırlara sahip olacaktır.
Stoğun artan ortalama ağırlığı, sıcaklık ve çözünmüş oksijen ve su değişim oranı maksimum yoğunluğu etkileyecektir. Balık büyüdükçe, vücut ağırlığının kilogramı başına optimal büyüme için gereken oksijen azalır. Başka bir deyişle, ortalama ağırlığı 2 gr olan bir kilogram alabalık, ortalama 500 gr ağırlığındaki bir kilogram alabalıktan daha fazla oksijen tüketecektir. Bu doğal bir biyolojik etkidir ve bu durum için üreticinin üretim birimlerindeki yoğunlukları planlarken bu etkiyi dikkate alması gerekir.
Sıcaklık ve çözünmüş oksijen, çoğu durumda, herhangi bir yetiştirme ünitesinde izin verilen maksimum stok yoğunluğunu sınırlamak veya artırmak için en önemli kriterlerdir. Alabalıklar 10-15 santigrat derece arasındaki daha soğuk suları tercih ettikleri için 20 santigrat derece olan suda yetiştirildiklerinde benzer yoğunluklarda yaşayamazlar. Artan sıcaklık sadece metabolizmayı artırmakla kalmaz, dolayısıyla oksijen talebini de arttırır, ayrıca sıcaklık arttıkça çözünmüş oksijenin doyma noktası düşer ve balıkların kullanabileceği toplam oksijen miktarını sınırlar. Yıl boyunca geniş sıcaklık dalgalanmaları yaşayan üretim tesislerinin bunu hesaba katması ve daha sıcak mevsimlerde izin verilen maksimum yoğunluğu aşmamak için stoklama yoğunluklarını mevsime göre ayarlamaları gerekecektir.
Suyun değişim oranı, bir yetiştirme ünitesine toplam giriş suyu akışının ve ünitenin hacminin başka önemli bir kriteridir. Birimin hacmini, giren akış hızına bölmek (hacim birimlerini aynı tutmak önemlidir - akış litre olarak ölçülürse, birimin hacmi de litre olarak ifade edilmelidir vb.). Daha yüksek bir değişim oranı, düşük oksijenli suyun daha sık taze akan su ile değiştirildiği anlamına gelir ki bu da solunum için daha fazla oksijenin mevcut olduğu ve daha yüksek stoklama yoğunluğunun mümkün olduğu anlamına gelir. Değişken mevsimsel su akışı yaşayan çiftlikler için, stok yoğunluğunun su değişim oranına göre izlenmesine özen gösterilmeli ve yıl boyunca maksimum stok yoğunluğu ile su değişimine ilişkin standartlar oluşturulmalıdır.
Azalan su kalitesi ile ilgili endişelere ek olarak, üreticiler stok yoğunlukları yüksek olduğunda başka sorunlarla da karşılaşabilirler. Belirli bir yetiştirme ünitesindeki balık sayısının arttırılması, patojenlerin çiftliğe girmeleri durumunda hızla çoğalma kabiliyetini artırır. Yüksek stok yoğunluğu, balıklar arasında kuyruk ısırma veya diğer şiddet içeren davranış belirtileri gibi agresif etkileşimlere de yol açabilir. Bu hususları akılda tutarak, üreticiler, çiftliklerinde değişen çevreye ilişkin deneyim ve bilgi birikimine dayalı olarak tüm yetiştirme birimlerinde maksimum stoklama yoğunluklarını oluşturmaya çalışmalıdır.
Hasat Teknikleri
Hasat yöntemleri genellikle yetiştirme yöntemine, tesise ve ürünün pazarlanacağı şekle ve boyuta bağlı olarak değişiklik gösterir.
Hasat Teknikleri
Hasat yöntemleri genellikle üretim sistemine, tesise ve ürünün pazarlanacağı şekle bağlıdır.
Büyüme sürecinin uzunluğu, giriş ve hasat boyutuna ve spesifik büyüme oranına (SGR) bağlıdır. Bu nedenle bir havuz, tank veya kafes hasat edileceği zaman, balıkların boylarının sınıflandırılmış olması büyük bir avantajdır. Aksi takdirde, paketleme tesisi, müşterilere farklı ağırlık sınıflarında gitmesi gereken çeşitli boylarda balıklarla uğraşmak zorunda kalacaktır. Ayrıca her bir ağırlık sınıfındaki balık miktarını kesin olarak tahmin etmek ve dolayısıyla ona göre bir fiyat belirlemek zorlaşır.
Kafes tesislerinden yapılan hasat, kafeslerin konumuna ve boyutuna bağlı olarak biraz daha karmaşık olabilir. Bir çözüm, hasat sırasında boylama yapmak ve hedef ağırlıktan küçük balıkları başka bir üretim birimine geri göndermektir. Bunun için, hasat edilecek kafesteki balıkların gerçek boyut aralığını belirlemek için hasattan önce temsili bir örnekleme yapılması tavsiye edilir.
Göletler
Küçük göllerde veya göletlerde alabalık yetiştiriciliği yapılabilir. Bu tür üretimlerde önce havuzlar doğal yırtıcılardan arındırılmalıdır. Havuzlar yavru üretimi için olanlar ve büyütme için olanlar olarak da ayrılabilir; fark normalde havuzların boyutudur. Genellikle, anaç ve yavru balıklar için nisbeten küçük havuzlar kullanılır. Havuzlar büyüdükçe, kontrol ve stoğu yönetmek daha zor hale gelir.
Yumurtlama, yavru üretimi ve büyütme gibi tüm süreçleri bu üretim göletlerinde gerçekleştirmek de mümkündür. Drenajlı havuzlar, su seviyesi üzerinde kontrol sağlar ve daha etkili bir hasat süreci avantajı sunar. Hasat işlemini gerçekleştirmek için havuzun birkaç kez boşaltılması gerekebilir, aksi takdirde su seviyesi düştüğünde hasat sırasında balık yoğunluğu çok yüksek olacaktır. Hasat için bir hasat ağı da kullanılabilir.
Havuz derinliği, havuzun ne için kullanıldığına bağlı olarak genellikle 0,5 ile 2,4 m arasındadır. Büyüyen balıklar için, havuzun dibine herhangi bir ışığın ulaşmasını önleyecek yeterli bir derinliğin seçilmesi normaldir. Bu sayede dipteki bitki örtüsünün büyümesi engellenir ve hasat daha kolay olur. Drenajı mümkün kılmak ve hasadı kolaylaştırmak için alt kısımdaki çıkışa doğru bir eğim olması önemlidir: en küçük havuzdaki en büyük eğim 1/1000 ila 1/100 aralığında olabilir. Havuzların uzunluk-genişlik oranı normalde yaklaşık 2:1'dir, ancak elbette saha koşullarına göre uyarlanır. Havuzlar çok genişse, hasat daha zor olacaktır. Havza havuzlarının şekli araziye bağlıdır. Gölet dikdörtgen ise, gırgır ağı ile hasat yapmak daha kolaydır. Düzgün tasarlanmış balık havuzları, direnaj ve kolay hasadı kolaylaştıracak özelliklere sahiptir. Erozyonu önlemek için çıkış borusunun ucunda özel malzeme (beton) kullanılmalıdır. Beton havuzlar yavruların hasat edilebilmesi veya balıkları toplama amcıyla da kullanılabilir.
Gölet hasatları için 4 genel sınıflandırma vardır:
- Havuzdaki suyu boşaltmadan yapılan hasat:
Göleti tekrar doldurmak için yeterli su yoksa veya stoğun yalnızca bir kısmını toplamanız gerekiyorsa, göleti boşaltmadan balıkları yakalamak için bir gırgır ağı kullanılabilir. Gırgır ağı başlangıçta derin tarafa yerleştirilerek hasat için sığ tarafa doğru çekilir.
- Havuzdaki suyun bir kısmı boşaltılarak yapılan hasat:
Su göreceli olarak azsa, havuzdaki su seviyesini yarıya indirmek için bir sifon kullanılabilir. Balıkları yakalamak için en derin bölgeden başlayarak bir gırgır ağı kullanılır. Daha küçük balıklar, büyümek üzere havuzda bırakılabilir.
- Havuzdaki suyu tamamıyla boşaltarak yapılan hasat:
İyi su akışı varsa, havuzu tamamen boşaltmak daha iyidir. Bu, tüm balıkların yakalanmasını sağlar. Havuz neredeyse boşaldığında, küçük su birikintilerinde toplanacak balıkları yakalamak için el ağları kullanılır.
- Savak ila balık hasadı (göletin içinde ve dışında)
Göle bir savak inşa edilmişse, savağın önünde göletin içinde veya göletin dışında savak ve drenaj borusundan geçtikten sonra balıklar hasat edilebilir.
Şekil 1. Betonarme savak çıkışı
Ağ Kafesler
Ağ kafeslerde balık hasadı için, balıkları karada bulunan hasat tanklarına doğru çekmek veya balıkları kıyıya pompa yoluyla taşımak için kafese yakın bir pompaya sahip olmak gerekir.
Vakum-basınç pompası: Bir vakum-basınç pompası, giriş ve çıkış borularının valfler aracılığıyla bağlandığı bir tanktan oluşur; küçük bir pompa da takılıdır. Bu pompa, daha büyük tanka basınç verebilir ya da havayı ondan çekerek kısmi bir vakuma neden olabilir. Pompanın işlevi, önce tankı boşaltmaktır; daha sonra giriş borusuna giden vana açılır ve su ve balıklar tanka emilir; bundan sonra giriş valfi kapatılır ve tank basınçlandırılır; son olarak çıkış valfi açılır ve balıklar çıkış borusundan dışarı itilir. İşlem tekrarlanır ve yeni bir parti pompalanır. Pompa, vakum ve basınç olmak üzere iki aşamada çalıştığı için sürekli su ve balık vermez. Bununla birlikte, daha eşit balık ve su dağıtımı elde etmek için dönüşümlü olarak iki pompa kullanılabilir. Balıkların yaralanmasını önlemek için normalde 5m H2O'dan daha yüksek bir vakum başlığından kaçınılır; balığa göre %40'tan daha az su kullanımından da aynı nedenle kaçınılmalıdır. Burada üreticinin tavsiyelerine uyulmalıdır. (Lekang, 2007)
Ejektör pompası (fish pump): Bir ejektör pompasında, yüksek hızlı, yüksek basınçlı bir akış, daha büyük ana akışta bir düşük basınç (emme) bölgesi oluşturur. Balıklar ana akışta su ile birlikte hareket ederler. Su ejektörü geçtiğinde düşük basınçtan yüksek basınca geçecektir. Bu nedenle pompa, balıkları sürekli bir su akışı içinde taşır. Pompanın balığa zarar verebilecek hareketli parçası yoktur. Çok yüksek bir emme kafasından kaçınılmalıdır; Kaldırma kafasının daha büyük bir kısmını basınç tarafında tutmak daha iyidir. (Lekang, 2007)
Hasat sırasında stres
Et kalitesinin stresten etkilendiği bilindiğinden, hasat sırasında balıkların aşırı stres yaşamaması için özel dikkat gösterilmelidir. Bu stres tepkisi, kasta depolanan glikojen tüketimini artırabilir, bu da daha erken ve daha kısa rigor mortis süresine neden olarak et kalitesini düşürür. Hasattan önce veya hasat sırasında kullanılan sakinleştiriciler bu etkileri en aza indirebilir. Kimyasal yatıştırıcıların kullanımı Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç İdaresi tarafından düzenlenir ve ne yazık ki hiçbiri hasat için onaylanmamıştır. Halihazırda, elektro-sedasyon teknolojisi kemo-sedasyon ile aynı düzenleyici kısıtlamalara tabi değildir, ancak sakinleştiricilik bağlamında etkinliği yeterince kanıtlanmamıştır. Bazı bilim adamları, 10 mg/L dozunda öjenol tedavisinin yanı sıra, ürün kalitesini iyileştirdiği görülen ve daha modern bir öldürme yöntemi olarak algılanan elektro-sedasyon protokollerini kullanmışlardır.
Alabalık yetiştiriciliği hakkında daha fazla bilgi edinmek için web sitemizi ziyaret edin.